Yeni bir başlangıç
Bir yıldan biraz uzun bir zaman sonra yine Newroz gelecek. Yüzyıllardır yaptıkları gibi Kürtler yeni yıllarının başlangıcını büyük kitlelerle kutlayacaklar. Kadınlar canlı renklerle dolu parıltılı giysileriyle, erkekler geleneksel Kürt giyimleriyle, çocuklar en şık elbiseleriyle. Newroz ateşleri yanacak, müzik çalınacak, danslar edilecek, şarkılar söylenecek. Büyük soru ise şu: Kürtler barışı mı kutluyor olacak yoksa süren baskıları mı protesto ediyor olacaklar?
Ama bu 2014‘ün sorusu. Bu yıl Perşembe günü kutlanacak Newroz’dan az önce PKK lideri Öcalan PKK’ya orduya karşı ateşkes çağrısı yapacak. Bunun anlamı kendisiyle doğrudan görüşmeler yapan devletin Kürt sorununa demokratik bir çözüm arayışının ciddiyetine inanıyor olması. Kürtler onyıllardır tam da bunu talep ettiklerinden Newroz bu yıl daha önce hiç olmadığı kadar umutla dolacak.

(Sanırım) 2010’da yakılmadan hemen önce bir Newroz ateşinin önünde bir adam, Diyarbakır. Foto: Constance van Dorp, büyütmek için tıklayınız.
Ancak beklentiler kırılgan, umut temkinli. Çünkü bu durumda ateşkes süreci barışçı, demokratik bir çözüme doğru yüreklendiren geçici olarak silah bırakılmasından başka bir şey değil. PKK’nın silah bırakması, silahlı mücadelenin tamamiyle sona erdiği anlamına gelmiyor. Hem yerel Türk basını, hem de dış basın ateşkesten bu silahlı mücadelenin sonuymuş gibi söz ediyor. Ama durum böyle değil. Bu tartışma götürmeyecek biçimde bir dönüm noktası ama bir son dağil, sadece bir başlangıç. Haklı biçimde kendisini bir demokrasi olarak adlandırabilecek yeni bir Türkiye’de Kürt halkının demokratik ve haklı taleplerinin uygulanması yolunda uzun ve zorlu bir sürecin başlangıcı.
Hükümet Kürt halkının kendisine göstermeye başladığı az da olsa güvene layık bir davranış sergilemezse ne olacak? İlk sınav çok yakında. PKK’nın uygulayacağı ateşkes önemli ama şiddetin muhtemel sonu için ateşkesin karşılıklı olması gerekli. PKK daha önceki ateşkeslere sadık kalmıştı, ama devlet hiç bir zaman sadık kalmadı. Bana kalırsa devletin ateşkes emri vermesi ve ordunun buna uyması daha da önemli bir haber olacak. Kamuoyunda hükümetin atması gerekli bu önemli adımdan hiç söz edilmemesi beni şaşırtıyor.
TBMM
Bu aşamadan sonra Öcalan’ın önemi azalacak. Silahlı kuvvetlerin lideri o, PKK’ya şiddete şimdilik son vermesi, hatta Türkiye’den geri çekilmesi emrini verebilecek merci kendisi. Ama Öcalan mecliste değil ve barışa giden yol meclisten geçiyor. (Barışın anlamı konusunda yazdığım blog yazısına burayı tıklayarak erişebilirsiniz.) Yeni bir Anayasa’nın yazılacağı yer burası, terör kanunları burada radikal değişikliklere uğrayacak, bir tür yerel özerklik burada tartışılacak ve gelecekteki eski PKK gerillasına uygulanacak af kanunları burada görüşülecek.
Kalıcı bir barışa ulaşmak için bütün bu aşamaların gerçekleşmesi gerektiğinin Türkler tarafından algılanıp algılanmadığını merak ediyorum. Bunu onlara kimse söylemiyor. Erdoğan’ın Türkiye’nin tam demokratik geleceğini öngören bir konuşma yapmasını isterdim. O bunu yapabilir. Bazı kesimler milliyetçi oyları kaybetme korkusundan bunu yapmadığını söylüyor. Bir: güçlü bir lider gerekli olduğunu bildiği bir konuda gerekenleri yapmaktan korkmamalı. İki: Türkiye sınırları içindeki bir savaştan askerlerin tabutlar içinde dönmesine son verecek kalıcı bir barışa ulaşılması Türkiye’deki aşırı milliyetçiliğin tabutuna çakılacak son çivi olacaktır. Erdoğan bir kahraman olacak, Öcalan ile birlikte Nobel Barış Ödülü’nü kazanacaktır. (Tarihi tokalaşmalar ile ilgili blog yazımı burada okuyabilirsiniz)
Zafer
İki tarafın da ateşkese uymasının ardından süreçte derhal somut adımlar atılmalıdır. Bu çok önemli çünkü önümüzdeki yılın sonunda Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Erdoğan kesin olarak aday. (Ama karşısına başka bir adayın çıkıp çıkmayacağı belli değil) Bu yıl bir noktada seçim kampanyası başlayacak. Tek aday bile olsa Erdoğan görkemli bir zafer bekliyor. Bu yüzden ya nihai barışa ihtiyacı var veya PKK’ya karşı yeni topyekün bir savaşa. İlk olasılıkta Kürtlerin oyunu kazanacak ve milliyetçi söylemin etkisini kıracak. İkinci senaryoda ise hala potansiyel olarak çok başarılı olan milliyetçi kartı oynayabilir.
Ve benim Erdoğan ile ilgili kuşkularım da tam bu noktada yatıyor. Barış trenini yeterli güçle çekebilecek mi? Yoksa baştan beri stratejisi barış için bir atılım yapmak, sonrasında hiç bir somut adım atmamak ve barış sürecini dinamitlemek, Öcalan’ı, Kandil’i veya BDP’yi (veya her üçünü de) suçlayarak barışı istediğini ama “onlar” istemediği için gerçekleştiremediğini iddia ederek Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak mı? Bu mümkün: basın kontrolü altında ve Türkler arasındaki Kürt siyasi hareketine güvensizlik had safhada. Biliyorum Erdoğan Kürt sorununu çözmek için gerekirse zehir içeceğini iddia etti ama bence bu inandırıcı değil. Başbakan seçildiğinden bu yana sadece giderek daha otoriterleşiyor. Amacı sadece güç.
Umarım kuşkularımda haksız çıkarım. Öcalan’In çağrı yapmak üzere olduğu ateşkes beni umutlandırıyor. Birkaç gün içinde, öncekilerden daha büyük, bir milyondan fazla insanla birlikte, Diyarbakır’da bugüne kadar gerçekleşen en yoğun ve önemli Newroz’u kutlamak için sabırsızlanıyorum. Newroz’un ardından çok önemli bir yıl başlayacak. 2014 Newroz’u nasıl olacak? Hemen hemen gerçekleşmiş bir barışın çılgınca kutlanması mı? Yoksa tazelenmiş bir şiddete ve Kürt kimliğine süren baskılara karşı bir protesto olarak mı?
Leave a Reply
Want to join the discussion?Feel free to contribute!