Tehlikeli oyunlar

Bu yazıyı dün, 3.Ocak Perşembe günü yazdım. Sonradan ortaya çıktı ki ben bu satırları yazarken iki Kürt milletvekili ve avukatlarından biri Abdullah Öcalan’ı ziyaret ediyormuş. Bu çok önemli bir gelişme çünkü Öcalan birbuçuk yıldan bu yana ailesinden başka (o da çok seyrek olmak üzere) kimse ile görüştürülmedi. Devlet adına onunla görüşen kişi ise MİT Müsteşarı Hakan Fidan. Başka türlü söyleyecek olursak, çok önemli bir şeyler oluyor.

Ciddi ve karşılıklı ateşkes, hatta PKK’nın silah bırakması ve Türkiye sahasından çekilmesi gibi spekülasyonlar ortaya atılıyor. Yazıyı yazdıktan sonra görüştüğüm bu konuyla ciddi biçimde ilgilenen insanlar ne olup bittiğini bilmiyoruz diyor. Bu ben de ne olup bittiğini bilmediğimden rahatlatıcı. Üzerinde anlaştığımız şey ise tarihi bir dönüm noktasını yaşamakta olduğumuz.

Dün gece Türk Hava Kuvvetlerine bağlı bir grup F-16 Kandil dağına karşı belli bir süredir gerçekleştirdikleri en büyük hava operasyonunda PKK kamplarını bombaladı.  Yeni yılın ilk gününde (hükümete göre) on PKK savaşçısı Diyarbakır’da öldürüldü. Bu gelişmeleri hükümetin MİT aracılığı ile PKK’nın silah bırakması için Abdullah Öcalan ile görüşmekte olduğuna dair haberlerle nasıl ilişkilendireceğiz? Bana kalırsa burada çok tehlikeli bir oyun oynanıyor.

Öcalan ile görüşmeler Başbakan Erdoğan’ın siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan tarafından bir TV röpörtajında açıklandı. Bu görüşmede Akdoğan hükümetin ağır çarpışmalarla geçen yılın ardından PKK’nın çok zayıflamış oluğunu var saydığını düşündüren sözler söyledi. 1450 PKKlının ‘etkisiz hale getirildiğini’ ve bunun PKK için ‘büyük bir hezimet’ olduğunu ekledi.

Akdoğan: “Örgüt artık silahlı mücadeleyle bir yere varılamayacağını görüyor. Örgüt içerisinde ciddi motivasyon kırılması, sorgulama başladığı zaman daha fazla baskı ve bu da daha fazla tepki doğuruyor. Örgüt de bunu görmüş durumda.” Ardından askeriye, polis ve jandarma arasında artan eşgüdüme değinerek bunun PKK’ya karşı sürdürülen operasyonlarda ulaşılan başarıya katkıda bulunduğunu ifade etti.

Şehrin üzerinde uçuyorlar

Tüm bu gelişmeler hükümetin son birbuçuk yılda PKK’Yı devlete teslim olma sınırına kadar zayıflatmış olduğunu düşündüğünü gösteriyor. PKK’nın varsayılan çaresizliğini artırmak için ‘barış görüşmeleri’ sürdürülürken bir yandan da saldırılar devam ediyor. Ben Diyarbakır’da bu satırları yazarken yakınlardaki hava üssünden güneye, sınıra doğru sürekli jetler havalanıyor.

Abdullah Öcalan

Aynı anda sürdürülen görüşmeler ve şiddetin ardındaki strateji konusundaki görüşlerimi güçlendiren bir gerçek de, Kürt sonununun çözümüne yönelik siyasi alanda hiç bir şey yapılmıyor olması. PKK silahlı çatışmaya nedensiz girmedi. Silah bırakmalarını sağlamanın tek yolu haklı taleplerinin karşılanması olmalı. Bunların en acilleri; demokratik ve çoğulcu bir anayasa üzerinde çalışılması, anadilde eğitimin sağlanması, terörle mücadele kanununun değiştirilmesi ve KCK soruşturmasının sona erdirilmesi. Anayasa süreci: sürüncemede. Anadilde eğitim: ciddi bir biçimde tartışılmıyor bile ve bu akademik yılın başında Kürt dili öğrencilerinin sayısı (gelecekteki Kürtçe öğretmenleri) birdenbire azaltıldı. Terörle mücadele yasasında değişiklik yapması öngörülen dördüncü yasa paketi: bunun 2012’de tamamlanması planlanmamış mıydı?

Öcalan’ın serbest kalması

Bazıları PKK’nın savaşı hiçbir koşul altında sona erdirmek istemediğini söylüyor. Bu doğru olsa da Kürt sorununun çözümlenmemesi için bir neden değil. Bunun her durumda gerçekleşmesi gerekiyor. Bu sağlandığında veya doğru yönde adımlar atıldığında şiddeti sona erdirmek için PKK ile görüşmek mümkün olabilir. Görüşmeler PKK gerillaları için bir af kanunu, bu insanları bir biçimde topluma kazandıracak girişimler ve bir şekilde Öcalan’a özgürlük konularını içerebilir. Bu PKK’nın şiddeti sonlandırmaya gerçekten açık olup olmadığını anlamanın tek yolu.

PKK’nın son birbuçuk yıl içinde ne kadar güç kaybettiğini bilmiyorum. Savaş çok sert geçti, bu kesin, ancak ölü sayıları sadece ordu veya PKK tarafından açıklandığı için tarafsız değil. Ayrıca PKK’ya yeni katılımların ne kadar olduğu hakkında da bir fikrim yok ve bakiyenin ne olduğunu da bilemiyoruz. Bu durum hükümetin PKK’nın pratikte teslim olmak üzere olduğu varsayımının ne kadar gerçekçi olduğunu değerlendirmemizi zorlaştırıyor. Dürüst olmak gerekirse bu sürecin sonuç vereceğine inanmıyorum. Amaçlarından hiçbiri gerçekleşmemesine rağmen neden PKK otuz yıllık şiddete son versin? Özellikle hükümetin sürekli şiddete dayanan tavrı daha çok Kürt gencin PKK’ya katılmasına ve grubun (yeniden)güçlenmesine neden olmaktayken.

Herkesin çocuğu 

Bunun yanısıra şiddeti yoğunlaştırırken ‘barış görüşmeleri’ sürdürmek bir başka trajik sonuç da doğuracak. Dağlarda daha çok PKKlı gerilla ölüp tahrip edilmiş bedenleri Kürt şehirlerine getirildikçe Kürt gençliğinin kızgınlığı da artacak. Ölenler onların kardeşleri, sınıf arkadaşları, komşuları, çocukluk arkadaşları. Bu toplumun insanları birbirlerine çok bağlı ve birlik duygusu çok gelişkin. Mücadelede ölen bir köylü herkesin çocuğu, herkesin kardeşi. Yüksekova’da birkeç ay önce bir siyasetçinin bana söylediği gibi her iki haftada bir PKK cenazesi kalkıyor. Bir düşünün.

PKK ilk şiddet eylemini 1984‘te gerçekleştirdi. Bu yıldan sonra doğan her Kürt sadece şiddet dolu zamanları hatırlıyor ve mücadelenin ilk yirmi yılında Kürtlere karşı uygulanan aşırı şiddetin birçok örneğini bizzat yaşadı veya işitti. Bu kızgın, acıyla dolu ve giderek öç duygusu artan genç kadın ve erkekler geleceğin Kürt liderleri. Onlar bugün Kürt siyasi hareketini yöneten jenerasyon kadar çatışma çözme yöntemlerine fazla açık olmayacaklar. Bir başka deyişle; eğer hükümet hemen ciddi demokratikleşme ve barış görüşmelerine başlamaz PKK’yı güç kullanarak ezmeye çalışmayı sürdürürse çok geç olabilir.

0 replies

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply