Dost ülkeyi mutlu etmek için

Hollanda’da bir arkadaş ‘Endişelenmem için bir neden var mı?’ diye sordu. ‘PKK’nin bu kadar yakında olması beni ürkütüyor.’ Hollanda’nın Zeeland şehrinde PKK üyeliğiyle suçlanarak tutuklanan 55 kişiden söz ediyordu. Polis raporuna gore bu kişiler ‘gizli bir toplantı’ya katılmışlardı. Düşününce Avrupa’daki Kürtleri ve PKK’yi tanımayan biri için bu biraz korkutucu olabilir.

Bu Hollanda’da polis tarafından durdurulan ilk Kürt toplantısı değildi. Bu yıl Haziran ayında Almanya’dan gelen yedi Kürt Zevenaar’da PKK üyesi olma suçlamasıyla tutuklanmıştı. Sorgulamalarından sonra serbest bırakıldılar. Sadece bir tanesi serbest bırakılmadı, o da PKK üyesi olduğu için değil, belgeleri düzgün olmadığı için.

Büyük olasılıkla bu kez de hukuki süreçten bir sonuç çıkmayacak. Tutuklanan 55 kişiden 37’si halihazırda sorgulamanın ardından serbest bırakıldı, dokuzu belgelerinde sorun olduğu için yabancılar polisine devredildi, dokuzunun tutukluluğu sürüyor. Ancak bunlar aleyhine ciddi bir dava açılma olasılığı çok düşük. Silah bulunamadı, askeri bir eğitim söz konusu değil, bu kez propaganda içeren belgelerden de söz edilmiyor. Bunların PKK ile ilişkilerini kanıtlamak imkansız olmasa bile çok zor olacak.

Tarihe göz atmak

Olay görünüşe bakılırsa bir Kürt grubun toplantısından ibaret. Hollanda’da sekiz Kürt grubun üsr kuruluşu olan FedKom’un basın açıklamasına gore toplantının hiç bir gizli bir yönü yoktu ve daha once kamuoyuna da duyurulmuştu. FedKom saklı bir kuruluş da değil, web sitelerini ziyaret edebilirsiniz (tabii Türkiye’de iseniz sansür duvarını aşmanız gerekiyor). Orada da göreceğiniz gibi bu birlik Avrupa’daki en büyük Kürt örgütlerinden Avrupa Kürt Grupları Konfederasyonu’na (Kon Kurd) bağlı. Kon Kurd sitesini de ziyaret edebilirsiniz ve bu site de Türkiye’de yasaklı.

Avrupa’daki Kürtler PKK bayraklarıyla

Bu adı geçen örgütlerin PKK ile hiç bir ilişkileri yok mu demek? Hayır. Gerçekte Hollanda’daki en büyük Kürt federasyonu olabilmek veya Kon Kurd’ün bir parçası olabilmek için PKK’yi desteklemeniz gerekli. Bunun nedenlerini tarihe bir göz atarak anlayabiliriz.  PKK’nin kurulduğu yıllara, 1978’e, ilk saldırısını düzenlediği zamanın sonrasına, 1984’e.

Bu yıllar Kürtlerin (ve başta solcular olmak üzere bir çok Türkiyelinin) ülkeden sığınmacı olarak ayrıldıkları yıllardı. 1980 askeri darbesinden sonra ülkede insan hakları ihlalleri çok yaygındı. Kürtler rastgele tutuklanan, cezaevlerinde ağır işkence gören  ve idam edilen gruplardan biriydi. İşte bu ortam içinde PKK doğdu ve ilk saldırılarını düzenlemeye başladı. Örgüt sadece Türkiye’de silahlı mücadeleye girmedi, aynı zamanda Türkiye’de ve giderek büyüyen Avrupa diasporasında kendisine destek sağlamaya çalıştı.

Baskının gaddarlığı

PKK temsilcileri Avrupa’ya giderek burada hem kendilerine destek olacak bir taban yarattılar hem de gerillaya katılım sağladılar. Şu anda Avrupa’da görülen Kürt gruplarının temeli o günlerde atıldı. O günlerde bir Avrupa şehrinde veya kentinde, sizi ancak PKK destekliyorsa, başarılı bir şekilde örgütlenebilirdiniz. Aksi takdirde, örneğin, finansman bulmanız söz konusu olamazdı. Avrupa’da heyecan yaratan Kürt grupları ya çok kısa bir sürede gölgede kaldı, ya da bu grupların yönetimi PKK ile ilişkili gruplar tarafından ele geçirildi.

Ama bu demek değil ki, insanlar kendilerine uygulanan baskının sonucunda PKK ile ilişkilendirilmekten kaçındılar. Destek gerçekten oradaydı. Diasporadaki Kürtler baskının gaddarlığını doğrudan yaşayan kesimdi ve PKK bu insanlara Kürt tarihini ve Türkiye’de gördükleri baskıyı öğretmek için fazlasıyla çaba gösterdi. PKK Kürt davası için 1930 Dersim isyanından bu yana kalkışan ilk örgüttü. PKK’ye desteğin bu kadar hızlı büyümesini anlamak için fazla hayal gücüne ihtiyaç yok.

Böylelikle PKK ve Avrupa’daki sivil Kürt toplumunun kökenlerinin aynı döneme ve koşullara dayandığını gözlemleyebiliyoruz. Bu iki gerçek zaman içinde elele büyüyerek Türkiye ve Avrupa’da önemli birer unsure haline geldi. Bu dönemde Avrupa’da neler oluyordu? Sol aktivizm çok faaldi ve genel olarak baskı altındaki halklara bir destek söz konusuydu. PKK şimdi olduğu gibi terörist örgüt listelerinde yer almıyordu ve henüz yasaklanmamıştı. Kürtler ve savaşımlarına Avrupa hoşgörü ile bakıyordu.

Daha sonra gelen hükümetler, en azından Hollanda’da PKK ve ilişkili diğer örgütlerin çalışmalarını engelleyecek bir tavır içine girmediler. Ne seksenlerde, ne de doksanlarda.

Toplanma hakkı

1995’de Hollanda hükümeti Lahey’de ‘Sürgünde Kürt Meclisi’nin kuruluşuna izin Verdi. Tükiye çileden çıktı ve (haklı olarak) bu meclisin PKK ile yakından ilişkisi olduğunu söyledi. Buna karşın Hollanda Başbakanı Kok Hollanda Anayasası’nın temel taşlarından olan toplanma özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğünden söz ederek ‘anayasamızı dost bir ülkeyi memnun etmek için çöpe atmak sonun başlangıcı olur’ dedi.

Bugünle o yılların arasındaki en önemli fark 2002’de PKK’nin Avrupa Birliği tarafından terör örgütleri listesine alınmış olmasıdır. Bu gelişme Avrupa’daki Kürt toplumuna olan yaklaşımın değişmeye başlamasına neden oldu. Birdenbire bunlar toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne sahip olan gruplar olmaktan çıkıp PKK’nin olası mali ve dağa çıkacak insanları bulmak için potansiyel destekçileri haline dönüştüler.

Avrupa’daki Kürt grupların PKK için para topladıklarını ve en azından (bazı) gerillaların kaynağının Avrupa olduğunu inkar etmek mümkün değil. Kürtler bu kurumlara gerek özgür iradeleriyle gerekse baskı altında kalarak bağışta bulunuyorlar. Her yıl bu yolla milyonlarca avro toplandığı tahmin ediliyor. Bu para sadece Türkiye’deki silahlı mücadele kanadını desteklemek için değil aynı zamanda bağlı medya ve diğer örgütleri ayakta tutmak için kullanılıyor. Fakat bu kaynakların edinilme yöntemlerini ortaya çıkarmak çok zor. Bunun yanısıra bu gruplar halk danslarından müziğe, Öcalan için özgürlük kampanyalarından sosyal konularda tartışmalara kadar bir çok konuda faaliyet gösteriyorlar.

Kaygan zemin

Türkiye’de yoruma çok açık terör kanunları Kürt siyasi hareketini felce uğratıyor. Siyasetle, yasal aktivizmle ve gazetecilikle uğraşmak binlerce barışsever Kürdün hapse girmesine yol açtı. PKK ve Kürt siyasi hareketi aynı tabana sahipler ve PKK olmadan diğeri varlığını sürdüremez. Ancak Türkiye barışçıl aktivizmin silah kullanmaktan çok farklı bir şey olduğunu görmekten aciz durumda. Bu ayrımı yapmayarak Türkiye demokrasi olmaktan uzak olduğunu gösteriyor.

PKKyi terör örgütleri listesine alarak ve barışçıl aktivizimle uğraşan Kürt gruplarını bilahare kriminalize ederek, Avrupa (ve bu durumda özellikle Hollanda da) demokratik değerlerin giderek zayıfladığı kaygan bir zeminde ilerliyor. İnsanların örgütlenme ve biraraya gelme özgürlüğü var. PKK ile ortak bir amaçları olsa dahi kendilerini sözle ifade ettikleri sürece, daha önce belirttiğim gibi, savcı PKK’nin finansmanına veya yeni gerilla devşirdiğine dair kanıt bulamadığı takdirde, bu gruplar aleyhine dava açamayacaktır. Aynen seksenlerde ve doksanlarda olduğu gibi, bu değerler asla değişmemelidir. Bunların ışığında, Hollanda Başbakanı’nın sözü hala geçerli: ‘Anayasamızı dost bir ülkeyi memnun etmek için çöpe atmak sonun başlangıcı olur.’

Öyleyse, endişelenmeli misiniz? Bu ve ne hakkında endişeleceğiniz tamamen size kalmış.

Wladimir van Wilgenburg’a değerli katkıları için teşekkürlerimle.

0 replies

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply