Trabzon’da Kürtçe dersleri

Gerçekten çok iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum: Trabzon’da Kürtçe dersleri. Denizli’de de, Antalya’da da, Konya’da, Bursa’da da. Kürt çocukların okulda çoğunluk olmadığı her yerde, haftada birkaç saat ülkenin ikinci dilinin ders olarak okutulması. Neden? Türkiye’nin en kalabalık iki halkını, Türkleri ve Kürtleri birbirine daha çok yakınlaştırmak için.  

Dil eğitimiyle ilgili tartışma sürüyor. Bu yıldan itibaren veliler, 5. sınıftan sonra çocukları için Kürtçe’yi seçmeli ders olarak seçebiliyorlar. Bir okulda en az 10 çocuk Kürtçe’yi seçtiğinde ders açılmak zorunda. Milli Eğitim Bakanlığı, Kürtçe seçmeli dersin en az talep gören ders olması karşısında ise şaşkın. Bu dersi, 25 bin çocuk seçti; Bakanlık bu sayının daha fazla olmasını bekliyordu.

Kürt velilerle seçmeli ders konusunda görüştüm. Söylenenlerden çıkardığım; veliler çocuklarını bu derse başlıca üç neden yüzünden yazdırmıyorlar. Bir: Bu dersin var olduğunu bilmiyorlar. İki: Türliye’nin rekabete dayanan eğitim sisteminde ek matematik veya ek İngilizce gibi derslerin daha önemli olduğunu düşünüyorlar. Üç: Anadilin seçmeli bir ders olması fikrini temelde boykot ediyorlar.

Ortak dil

Bu son grup, eğitimin tamamının Kürtlerin çoğunluk olduğu bütün yerleşimlerde Kürtçe verilmesini talep ediyor. Kürt siyasi hareketinin en önemli taleplerinden biri bu. Kürtlerin tamamı bu görüşü desteklemiyor. Bazıları Türkiye’de Türkçe’nin en önemli ortak dil olduğunu, çocuklarının Türkçe’yi iyi öğrenerek büyüdüklerinde daha iyi bir yaşama sahip olacaklarını düşünüyor.

Bu tartışma bana çok ilginç geliyor. Eğitimde Kürtçe’yi anadil olarak savunanlar; dilin korunması için bunun gerekli olduğunu söylüyor. Ve bu çözümün, sorunu tümden halledeceğini, bir kez Kürtçe tamamen özgür ve daha çok kişi tarafından düzgün konuşulur halde olunca, Türkiye’nin Kürt bölgelerinde ilk dil haline geleceğini ve bu bölgelerde Kürtçe ile yaşamın kazanılmaya başlanacağını savunuyorlar. Öğretmen gereksinimi artacak, tercümanlar gerekecek, belediyelerde Kürtçe bilen insanlar istihdam edilecek vs.

Bu sistem içinde Türkçe’nin de kaybolmayacağını söylüyorlar. Yoğun Türkçe dersleriyle çocukların çift dilli olarak yetiştirilmesi ve Türkiye’nin hangi bölgesinde yaşamayı seçerlerse seçsinler sorun yaşamayacaklarını, seçimlerini yetişkin olduklarında yapabileceklerini savunuyorlar. Ayrıca Türkçe dersleri ile Kürtlerin halihazırda eriştikleri televizyon dizileri, Türkçe gazeteler ve Türkçe internetin etkisi de artacak.

Meyve ve sebze

Bu çok ideal bir resim ama mümkün olup olamayacağını bilmiyorum. Bildiğim şey, Kürtçe’nin korunması için radikal adımlar atılması gerektiği. Türkiye’de konuşulan Kürtçe’nin ne kadar ‘Türkçeleştiğini’ görmek çok şaşırtıcı. Diyarbakır’da komşularımla konuşurken bazen sözcüklerin Kürtçe anlamlarını soruyorum, onlar da bu sözcüklerin Kürtçe’de Türkçe ile aynı olduğunu söylüyorlar. Meyve, sebze, gazeteci ve diğer birçok sözcüğün Kürtçe anlamını bilmiyorlar. Dil kaybolduğunda kültür de yiter ve bu durumun belirtileri halen gözlenmekte.

Ama dilin bir başka rolü daha var. Evet, kültürleri ayakta tutuyor fakat aynı zamanda insanlar arasında yaklaşımı da sağlıyor. Bugünlerde, güneydoğu Türkiye’de bunu gözlemleyebilirsiniz. Halk sürekli Türkçe televizyon izliyor ve haberleri Türkçe basından takip ediyor. Türkçe haberleri, Türk dizilerini izlediğinizde, Türkçe müzik dinlediğinizde Türklerin hayatının, dilinin ve kültürünün içine girmiş oluyorsunuz. Türkiye’de olan biteni ve Kürt sorununun Türkler tarafından nasıl algılandığını da görüyorlar.

Kürtler Türkleri, Türklerin Kürtleri anladığından çok daha fazla anlıyor. Türkiyeli Türkler, Kürt kültürünü hiç tanıyorlar mı peki? Sistematik olarak Kürt dili ile karşılaşıyorlar mı? Veya hiç duyuyorlar mı? Haberleri veya olayları, Kürt bakış açısından görebiliyorlar mı? Kürtçe müzik dinliyorlar mı? Bazıları evet; ama çoğunluk hayır! Çoğunlukla akıllarına bile gelmiyor. Birçok Türk için Kürt olan her şey negatif bir anlam yüklü veya terörizmle ilgili. Bazıları işi Kürtçe’yi ‘teröristlerin dili’ olarak tanımlamaya kadar götürüyor.

Derin nefret

Bu yılın başlarında, Üsküdar’daki komşularıma Şırnak, Mardin ve Diyarbakır’a gittiğimi söylediğimde gösterdikleri tepkiyi hiçbir zaman unutmayacağım. Yüzleri sadece tek bir duyguyu yansıtıyordu: derin bir nefret. Bu nefreti sözcüklere de döktüler. Neden teröristlerin yaşadığı bir bölgeye gidiyorum? Neden hiçbir ağacın veya bitkinin yetişmediği bir yere gidiyorum? Bunu gerçekten söylediler. Birçok Türk; Kürtçe’yi bir dil olarak kabul etmiyor ve Kürtler, Türkiye’de hala yaygın olarak ayrımcılığa uğruyor.

Bunun sorumlusu devlet. On yıllarca Kürtlerin varlığını inkar etti, Kürtçe’nin Türkçe’nin bir lehçesi (İki dil, ayrı dil gruplarına ait olmalarına rağmen) olduğu iddia edildi ve Kürtler, ‘dağ Türkleri’ olarak adlandırıldı. Ve şimdi bu sorunu çözmenin sorumluluğu da aynı devletin omuzlarında. Devletin sorumluluğunda olan; Türklere Kürtlerin, dillerinin ve kültürlerinin gerçekçi bir yorumunu sunmak değil sadece, daha da önemlisi, iki halkı birbirine yaklaştırarak Kürt sorununu da çözmek zorunda.

Buna neden Türkiye’deki çocukların hemen hemen tamamının devam ettiği okullardan başlamamalı? Her hafta birkaç saat Kürtçe dersi. Mecburi. Türkler dili öğrenirken aynı zamanda Kürt edebiyatını, tarihini, Kürt müziğini ve danslarını da öğrenecekler. Düşününce çok zevkli bir ders! Biliyorum, çoğu Türk aile bu derse tepki gösterecek ama bu uygulamamak için bir neden olabilir mi? Bence olamaz. Veliler Türkiye’nin geleceği değil. Gelin, çocukları kardeşlik konusunda daha geniş bir ufukla yetiştirelim!

0 replies

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply