Tansu Çiller’den Tayyip Erdoğan’a
Bugün Türkiye tarihinin en büyük basın davası başlıyor. 44 Kürt gazeteci, ‘yasadışı örgüt üyeliği’ yani KCK’ye (Koma Ciwaken Kürdistan/Kürdistan Topluluklar Birliği) üye olmak suçuyla yargılanacak. Kısaca söylemek gerekirse; bu gazeteciler ne bir örgüt üyesi, ne de mahkemenin elinde bu yönde bir kanıt var; iddianame anlamsız bir sürü varsayımla dolu. Bu gazeteciler, sadece Kürt sorunu konusunda yazıkları için bugün mahkeme karşısına çıkıyor.
Sanıklar, geçtiğimiz yıl 24 Aralık’ta tutuklandı. 9 kişi tutuksuz yargılanıyor ancak 35 gazeteci, haklarında hiçbir suçlama getirilmemesine karşın o günden bu yana hapiste. Tutuklu gazetecilerin birçoğu Kürt haber ajansı DİHA (Dicle Haber Ajansı) için, bazıları Özgür Gündem ve Kürtçe basılan Azadiya Welat gazetesinde, diğerleri ise gazetelerin dağıtım kurumları için çalışıyordu.
Tam da bu günlerde, Kürt basını ile ilgili bir yazı üzerinde çalışıyorum. Bu yazının odağında ‘Özgür Gündem / Özgür Ülke’ gazetesi var. Gazetenin tarihçesini mercek altına alıyorum. Bu tarihçede, 3 Aralık 1994 özellikle trajik bir gün; bu tarihte gazetenin ofisine sabahın erken saatlerinde bomba atıldı. Bir çalışan hayatını kaybetti, 21 kişi yaralandı.
İlk şüpheler; olayda devletin parmağı olduğu yönündeydi ve aynı ay içinde bu sav kanıtlandı. Milli Güvenlik Kurulu’ndan sızan bir belgede, dönemin Başbakan’ı Tansu Çiller’in gazeteyi ‘bertaraf etme’ emri verdiği ortaya çıktı. Bu belge; gazetenin bombalandığı tarihten 3 gün öncesinin tarihini taşıyordu.
Bugün yaşananlar da o günden pek farklı değil. Başbakan Tayyip Erdoğan, aktivist Kürtlerin susturulmasını istediğini saklamak zahmetine bile girmiyor. Birkaç hafta önce BDP’li bazı milletvekillerinin güneydoğuda Şemdinli’ye giderken yolda PKK tarafından durdurulmasıyla ilgili video görüntüleri gündeme düştü. Bu videoda birbirlerini görmekten mutlu olan taraflar, birbirlerine sarılıyorlardı. O günden beri, bu ‘kucaklaşma olayı’ gündemden düşmedi. Erdoğan, vekillere mecliste mi yoksa dağda mı olmak istediklerine bir karar vermelerini söyleyerek meydan okudu.
Erdoğan daha da ileri giderek; kucaklaşma olayının kahramanları aleyhinde bir dava açıldığı takdirde; meclisin de üzerine düşeni yaparak, milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldıracağını ve yargılanma yolunu açacağını ifade etti. Henüz savcılık böyle bir dava açmış değil ama gelen haberler savcılığın bir inceleme başlattığı yönünde.
Tansu Çiller de, ’90’larda aynı şeyi yapmıştı. Zamanın Kürt partisi DEP (Demokrasi Partisi) milletvekillerinin tümü aleyhinde bir dava açılmasını organize etmiş ve partinin toplam sayısı 7 eden tüm milletvekillerinin meclis dokunulmazlığının kaldırılmasını sağlamıştı. Bu vekillerden 4’ü (Leyla Zana, Orhan Doğan, Selim Sadak ve Hatip Dicle) sonuçlanan dava sonucu uzun süre hapis yattı.
Devlet kurumları birbirleriyle anlaşıp Kürtleri susturuyor. Anti terör kanunlarının mahkemelerce kötüye kullanımı ve demokratik hakların sürekli olarak hiçe sayılmasının yanı sıra, demokrasinin temel kavramlarından ‘güçlerin ayrımı’nın bariz ihlali. ’90’lardan bu yana pek bir şey değişmemiş gibi görünüyor.
Mahkemenin ilk gününde ciddi bir gelişme olması beklenmiyor. Gerek avukatlar, gerekse gazetecilerle görüştüm. Sanıklar kendilerini Kürtçe savunmaya çalışacaklar, hatta içlerinden biri savunmasını anadili olan Hemşince yapacak. Hakim buna izin vermeyecek ve sanıkların mikrofonlarını kapattıracak. Mahkeme katibi ‘bilinmeyen bir dilde konuşuldu’ diye not alacak. Ve zanlılar tahliye edilmeyecek, haftalar veya aylar sonra görülecek bir sonraki celseye kadar tekrar hapishaneye gönderilecekler.
Bu davadan adalet beklentisi yok, çünkü bu bir hukuk davası değil, siyasi bir dava. Bu davayı sonlandırmak ve tüm gazetecilerin beraatı ve serbest bırakılmasından ibaret olacak adil bir karar için davaya neden olan sorunun siyaset aracılığı ile çözülmesi gerekiyor. Bunun öngörülebilir gelecekte gerçekleşeceğini göremiyorum. Çünkü bugünün çıkarcı başbakanı acil gereksinim duyulan yeni anayasa için meclisteki tüm gruplarla sürekli olarak çalışmak yerine oradaki Kürt milletvekillerini de hapse attırmaya çalışıyor.
Trackbacks & Pingbacks
[…] defendant makes statement in Kurdish, judge stops them. You think they would have got it by now! http://km.e-riktest.nl/mother-ton…ayyip-erdogan/ __________________ COUNT DOWN TO A KURDISH STATE IN IRAQ THAT GOT ATTACHED TO IRAQ IN 1923 […]
Leave a Reply
Want to join the discussion?Feel free to contribute!