Güneşe sorun

“Güneşe sabah neden doğduğunu soruyor musunuz?” Okuduğum satırlara inanamadım. Suriye’deki Türk gazetecilerin nedenini ve bunu onaylayıp onaylamadıklarını halka sormadan sadece caddelere asılmış Öcalan posterlerini haber yaptığını sorguladığım bir tweete bir başka Türk gazeteci bu soruyla yanıt verdi. Bu yanıt bence Türk basınında yanlış giden şeylerin bir örneğiydi.

Bu gazeteci daha sonra sözlerine oradaki Kürtlerin PKK ile ilişkisi bulunan bir Suriye-Kürt partisi olan PYD’yi desteklediğini herkesin bildiğini söyleyerek açıklık getirdi. Sadece bu açıklama bile gazetecilik anlayışına aykırıdır. Suriye’deki Kürt bölgelerindeki bütün Kürtler PYD’yi destekliyor olsalar bile yine de bunun nedenini sormak bir gazeteci için çok önemli olmalıdır.

Türk medyasının neden bu tür sorular sormadığı çok açık. Bu çaba hiçbir işe yaramayacak çünkü aldıkları yanıtları PYD ve PKK’yı lanetleyenler dışında yayınlamalarının mümkün olmadığını işin başında biliyorlar. Türk basını PYD veya PKK’nın Kürt kimliği için ne ifade ettiği konusunda konuşanları aktaramaz. Aktardıkları takdirde “bir terror örgütü leyhinde propaganda yapmakla” suçlanarak hapse atılabilirler.

Terörist yanlısı

Bu diyalog bana Türkiye’nin Kürt bölgesne yaptığım son yolculuğu anımsattı. Geçen hafta Hakkari’den geldim. Orada görüştüğüm kişilerden biri yedi çocuk babası kırklı yaşlarında bir adamdı. Kadife sesli, dost canlısı bir aile babası. Kızı, 21 yaşındayken kendisine göre çok erken bir yaşta evlenmişti, bu evliliğe izin vermişti çünkü kızının çok kolay etki altında kaldığını düşünüyordu. “Evlenmeden önce okulu bıraktı. Bundan hiç hoşlanmadım. Öte yandan okulda kalsaydı onu bekleyen tehlikeyi biliyordum. Ya arkadaşları onu dağa çıkmaya ikna etselerdi? Bundan çok korkuyordum. O yüzden tamam dedim, git evlen o zaman.”

Genel olarak Türklerin ülkenin bu yanında yaşayan herkesi ‘terörist yanlısı’ olarak değerlendirmesinden çok rahatsız olduğunu söyledi: “Büyük Türk gazetelerinin birine konuşmak ve onlara buralarda yaşayan hayırsever insanlardan söz etmek isterim. Onlara birçok kez yazdım ama hiçbir yanıt alamadım.” Sadece Kürt olduğu için ve bunun üzerine bir de Hakkarili olduğu için bir terrorist olarak görüldüğünü hissediyordu.

Vatandaşlar

Bu baba kızının dağa çıkmasından çok korkmakla birlikte PKK’ya kesin bir biçimde karşı da değildi. Hiç şaşırtıcı olmayan bir biçimde örgüt güneydoğuda ve Kürtlerin çoğunlukla yaşagıkları Türk illerinde geniş ve kesin bir destek görüyor. Hakkari ve komşu il Şırnak PKK’nın kaleleri olarak adlandırılıyor. Türklerin çoğunluğu ve Türk medyası için bu tek başına orada yaşayanlarla konuşmamak için yeterli bir neden. Sadece sonunda hapse atılmak tehlikesi yüzünden de değil; herşeyi açıklayan bir yanıta sahip olduklarını düşünüyorlar: zaten terörist yandaşı onlar.

Türkiye PKK’yı destekleyen ama aynı zamanda ciddi biçimde barış isteyen ve şiddet yanlısı olmayan Kürtleri (ki bunlar gördüğüm kadarıyla Kürtlerin çoğunluğunu oluşturuyorlar ve evet barış yanlısı PKK sempatizanı diye bir kavram olabilir; insanların bağlılıkları ve hayalleri çok girift olabilir) terrorist olarak yaftalama döngüsüne tehlikeli bir biçimde saplanmış durumda. Bu yaftalama ve sonucu olan bu “terörist yanlılarıyla” konuşmayı bile reddeden tutumla tek sağlanan şey bir önyargı iklimi, yanlış anlama ve sonunda şiddetin sürüp gitmesi.

Oysa barışa ulaşmak için diyaloğun her düzlemde sağlanması gerekiyor. Sadece ilgili grupların liderleri arasında da değil; özellikle vatandaşlar düzeyinde. Türk basın mensupları bu iletişime yardımcı olmak ve karşılıklı birbirini anlamaya katkıda bulunmak sorumluluğunu taşıyorlar. Bu çaba doğal olarak Kürtleri sabah güneşin neden doğduğu, bunun onun görevi olduğu şakasıyla mukayese etmeyi içermiyor.

0 replies

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply