Bireysel mağduriyet

BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, IMC-TV’deki bir röpörtajında ‘Roboski aileleri Başbakan ile karşılıklı görüştükleri için memnunlar. Kendilerini, ana siyasi otoriteye doğrudan ifade etme şansı buldular’ diye konuştu.

‘Roboski aileleri’ tek bir kurum gibi görünüyor, ancak katliamda öldürülen 34 kişinin aile üyeleri bir araya geldiğinde, bir kaç yüz kişilik bir topluluk oluşturuyorlar. Aile üyelerinden oluşan bir delegasyonun Tayyip Erdoğan ile görüşmesinin, geride kalanları mutlu etmesi mümkün değil. Anlaşılan, mevcut siyasi durumda, bu toplantının tümünü mutlu etmesi gerekiyor. Demirtaş böyle diyor.

Uludere katliamın mağdurları, 28 Aralık 2011.

Uludere katliamın mağdurları, 28 Aralık 2011.

Halihazırda, Kürt sorununu Roboski katliamına değişik yönlerden bakarak açıkladığım bir kitap yazıyorum. Bunlardan bir tanesi, Türkiye’de Kürt kimliği. Roboski halkına veya herhangi bir Kürde katliamın neden olduğunu sorduğunuzda ‘Kürt olduğumuz için’ diye yanıtlarlar. Cumhuriyet’in tarihi boyunca Kürtlerin nasıl baskı altında tutulduğu, inkar edildiği, öldürüldüğü, işkenceye uğradığı, ortadan kaybedildiği göz önüne alındığında, bu gayet akla yatkın. Haklılar: Bu ülkede, bir Kürdün hayatı çok para etmez.

Sadece otuz yıl önce, geniş bir yelpazede konumlanmış Kürtlerin, toplumda baskı altında tutulduklarını fark edecekleri bir gelişme yaşandı. Önceleri, halklarının siyasi ve kültürel durumunu geliştirmek için çaba gösterenler genellikle üst sınıfa mensup eğitimli Kürtlerdi. PKK’nin 29 yıl önce bu hafta başlattığı silahlı savaş, Kürt mücadelesini bir halk hareketine dönüştürdü. Bugün en az eğitim almış bireyler bile haklarını talep ediyorlar.

Kürtlerin çoğu artık kendilerini öncelikle etnik kimlikleriyle tanımlıyorlar. Kürtler, bu açıdan “siyasallaşmış kimlik”in mükemmel bir örneği. Böyle bir kimlik, dış düşmanın sorumlu tutulacağı ortak mağduriyetlerin farkına varılması ile gelişmeye başlar (burada daha detaylı okuyabilirsiniz). Bir kimliğin siyasallaşmasına yardımcı olan olgu ise, kişisel mağduriyetlerin siyasi taleplerle çerçevelendirilmesidir. Bu durum, siyasal talepleri olan tüm sosyal hareketlerin (ve doğal olarak Kürt siyasal hareketinin) yapmaya çalıştığı ve ardından destekçilerine bu siyasal talepler doğrultusunda harekete geçme fırsatı tanımasıdır.

Siyasal gündem

PKK olmasaydı, toplumda baskı altında tutulan bu gruptan doğan Kürt siyasal hareketi olmasaydı, Kürtler bu kadar aşırı biçimde siyasallaşmış olmasaydı, Kürt konusu Türkiye’nin siyasal gündeminde bu denli yer tutmuyor olabilirdi. Kürt siyasi hareketi ve onun en önemli liderlerinden biri olarak Selahattin Demirtaş’ın Roboski katliamında zalimce katledilenlerin yakınları için samimi bir üzüntü duyduklarına inanıyorum. Beni inciten ise, sadece politik ve toplumsal açıdan bakmak. İnsanların bireysel acıları, kişisel matemleri, tek tek bireylerin ne olduğunu anlayabilmelerini sağlayacak yaklaşım nerede?

Nadir Alma, 1986-2011

Nadir Alma, 1986-2011

Hikmet Alma, henüz 25 yaşında iken bombalarla öldürülen Nadir Alma’nın ağabeyi. 26 Temmuz’da Roboski aileleri ile Başbakan Erdoğan arasındaki olası görüşmenin haberi ortaya çıktığında, Twitter’de şunu yazdı: “Biz Roboski aileleri, birebir katliamdan sorumlu ve her konuşması ile bizi bir daha katleden başbakanla yemek yiyecek kadar alçalmayacağız.”

Altı aile üyesinin katıldığı ve iki saat süren görüşmeden sonra, katılanların birinin kızı ile görüştüm ve bana ailesinin başlarda Erdoğan ile görüşmek istemediğini söyledi ve bana şunları yazdı: ‘Neden şuydu: katliamın olduğu günden beri biz görüşme talep ettik, fakat bir yanıt alamadık. Bu nedenle başta daveti kabul etmedik. “Aynı masaya oturmayacağız” dedik. Fakat daha sonra onunla görüşmeye karar verdik, çünkü hayır diyemeyeceğimiz bazı kişi(ler) geldi ve bizi ikna etti.’

İmza

Acaba Demirtaş (ki şüphesiz onları ikna eden kişiydi) Erdoğan’ın daveti altı ay önce, katliamın birinci yıldönümünde gelseydi aynı şeyi yapacak mıydı? Hiç sanmıyorum, çünkü ben o anma toplantısındaydım ve Demirtaş konuşurken, katliamda “Erdoğan’ın imzası”nın olduğunu söylemişti. O günlerde, sevdiklerinin ölümünde imzası olan biriyle görüşmeleri için aile fertlerini ikna etmeyi hayal bile edemezdi. Şimdi barış süreci ilerlerken, Erdoğan artık katliamda imzası olan adam değil. Şimdi Erdoğan, “ana siyasi otorite.”

Demirtaş insanları kendileri isteklerine rağmen Erdoğan’la görüşmeye ikna ederek, insanların bireysel sınırlarını ihlal etmiş olmuyor mu? Resmi biraz daha büyütelim: katliam siyasal hareket tarafından en başta siyasi olarak tanımlanmasaydı, aile fertlerinin birçoğu Başbakan’la görüşmekte gönüllü olur muydu? Bunu bilmek imkansız olmasa bile çok çok zor. Fakat “aileler” tek bir vücut olarak görülmeyip, kendilerine has görüşleri ve duyguları olan bir grup birey olarak algılansa idi durumu takdir edebilirdim.

BDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş IMC-TV’de konuşuyor, 28 Temmuz 2013.

BDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş IMC-TV’de konuşuyor, 28 Temmuz 2013.

Selahattin Demirtaş IMC-TV röportajında  en azından bazı ailelerin görüşmeyi reddettiğini neden söylemedi? Neden bazı aileler katliam ve sonrasında yaşananların neden olduğu acılar yüzünden Erdoğan’la görüşmek istemiyor diyemedi? Neden birkaç yüz kişilik bu topluluğun her biri bu konuda aynı düşünmüyor ve bu da çok doğal ve anlaşılır demedi? Bence bu şu anda siyasal olarak zamanlama uygun olmadığı için demedi.

Erdoğan ile yapılan görüşmenin en azından bazı aile üyeleri için bir amaca hizmet ettiğini umuyorum. Sadece sorumlu olduğu katliam hakkında değil, aynı zamanda bu konuda oynanan siyasi oyunlar (burada bir örneğin anlatıldığı İngilizce makaleyi okuyabilirsiniz) ve sonrasında onlara layık görülen muamele yüzünden çektirdiği büyük acıyı Başbakan’ın yüzüne karşı söyleyebildikleri için kendilerini güçlü hissettiler.

Askeri adalet

Ama ailelerin talepleri açısından bakıldığında, bütün aileler, hiç bir sonuç elde edilemediği konusunda hemfikir. Elbette Erdoğan katliam emrini kimin verdiğini, kimin uyguladığını ve olayın neden gerçekleştiğini açıklamadı ve katliam için özür de dilemedi. Verdiği zarara bir de hor görmeyi ekleyerek, insanlardan ‘sabırlı olmalarını’ ve ‘askeri adalete güvenmelerini’ istedi. (Not: davanın askeri mahkemeye devredilmesine karşı bir imza kampanyası başlatıldı çünkü insanlar askeriyenin askeriye tarafından soruşturulduğunda olayın üzerinin örtüleceğini düşünüyor. Fakat şu anda bu kampanya boşuna gözüküyor. Erdoğan isteseydi davanın askeri mahkemeye devrine neden olan yasayı değiştirebilirdi ama yapmadı.)

Belki de bu altı aile üyesiyle yaptığı görüşme, Erdoğan’dan gelecek bir resmi özre açılan bir yol olacak- bu konuda uzun süredir söylentiler var. Bu özür önemli bir haber olacak ve belki de bazı aile fertlerine acılarıyla baş etmekte yardımcı olacak, ama benim mütevazi görüşüme göre, bu konuda ciddi bir soruşturma olmaksızın bu özür siyasi bir anlam taşımayacak. Bu da ancak temel bir değişimin ardından mümkün. Tıpkı Kuzey İrlanda’da Kanlı Pazar soruşturmasının, ancak Hayırlı Cuma Anlaşması imzalandıktan sonra başlayabilmesi gibi. Aynen Güney Afrika’da Soweto Ayaklanmasının, ancak ayrımcı politikaların ortadan kalkmasından sonra, 90‘ların başında soruşturulabilmesi gibi. Hatırlatmak isterim ki, Kanlı Pazar soruşturması gerçekleştikten 26 yıl sonra başlayabildi, Soweto için ise 20 yıl beklenmesi gerekti. Herkes için ama özellikle Roboski aileleri için dilerim ki Türkiye’nin şiddetle dolu geçmişini arkasında bırakması için onlarca yıl beklenmek zorunda kalınmasın.

Türkiye’de Kürtlerin yaşamlarının şimdiki gibi ucuz olmadığı günler geldiğinde ne olacağını merak ediyorum. Kürtlerin, kendilerini tanımlamaya başlarken ilk önce Kürt demedikleri, havadaki zafer işaretlerine ihtiyaç duyulmadığı ve hiç bitmeyen adalet taleplerinin olmadığı günlerde. Başta kendi siyasi liderlerince ve herkes tarafından siyasi bir varlık olarak görülmedikleri günler geldiğinde.

1 reply
  1. xece
    xece says:

    görende roboskiye gidip sn demırtasla görüşüp de sonuç çıkarmıs dıyecek . Sanaladna mı takip edıyorsunuz ne kadar uzak olduğunuz

    Reply

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply

Discover more from Fréderike Geerdink

Subscribe now to keep reading and get access to the full archive.

Continue reading