Yeni bir Habur’a doğru

PKK 8 Mayıs’ta Türkiye’den çekileceğini açıkladıktan bu yana bana sorulan en garip soru Güneydoğu’da yaşayanların bir zafer kazandıklarını hissedip hissetmedikleriydi. Burada böyle bir hissin hakim olduğunu zannetmek için çatışma ve Kürtleri çok az tanıyor olmak lazım. Bu soruyla kastedilen çatışmanın sona erdiği ve sonunda “kazanan bir taraf” olması gerektiği.


PKK komutanı Murat Karayılan 25 Nisan 2013 tarihinde çekilmenin tarihinin açıklandığı Kandil basın toplantısında.

Oysa ki anlaşmazlık sona ermedi, sadece şiddet durdu. Fakat şiddetin durması nihai amaç değil. Eğer öyle olsaydı zaten en başta PKK silahlı çatışma başlatmazdı. Mücadele bir neden yüzünden başladı be bu neden henüz ortadan kalkmış değil. Kürtlerin taleplerinin hiçbiri henüz yerine getirilmiş değil. PKK şimdi siyasi çözüme yer açmak için üzerine düşeni yerine getiriyor ve böyle yaparak AKP hükümeti üzerinde harekete geçmesi için yoğun bir baskı kurmuş oldu.

En azından bu açıklamayı neler olup bittiğini anlatmak için kullanabiliyorsunuz. Tüm süreç şeffaflıktan yoksun, perdenin arkasında neler olduğunu ve Öcalan ile Erdoğan’ın arasındaki nihai anlaşmayı kimse bilmiyor.  Bir başka senaryo da Öcalan ve Erdoğan’ın kendi çıkarları için bu işe girdikleri: ilki özgürlüğünü, ikincisi de cumhurbaşkanlığını elde etmek için.

Osmanlı’dan esinlenmiş plan

Bir üçüncü senaryo daha duydum. Bu da Erdoğan’ın bu işe nasılsa kazanacağı cumhurbaşkanlığı amacıyla girmediği. Çok daha ilerisini düşündüğü. Hiçbir ciddi muhalefet olmadığı için böyle bir özgürlüğe sahip Erdoğan. Eğer Kürt sorunu tamamen (veya kısmen) çözülürse BDP’nin büyük gücünün azalacağını ve Kürt oylarının da AKP’ye geleceğini düşünüyor. Böylece Erdoğan gücünü tüm Türkiye’ye genişletecek ama uluslararası boyutu da unutmamak lazım.

Kimse Suriye’deki durumun nasıl sonuçlanacağını bilmiyor ama eğer Suriye Kürtleri otonomiye sahip olursa güvenlikleri Türkiye’ye bağımlı olabilir. Yine Irak Kürtleri de Türkiye’ye gereksinim duyacaktır. Ekonomik açıdan Erdoğan Kürdistan Özerk Bölgesi ile büyük petrol anlaşmaları hazırlıklarıyla bunu garanti altına alıyor ama askeri açıdan: ülkenin ayrılması hayali değil ve Kürdistan’ın sahip olduğu petrol yüzünden Bağdat hükümeti ile Irak Kürdistanı’nın başkenti Erbil arasındaki gerilim artıyor. Türkiye’nin en güçlü adamının Osmanlı’dan esinlendiği gerçek plan bu mu?

Sizin kızınız, sizin oğlunuz

Siyaset üzerine varsayım üretmek her zaman ilginç. Ama her birinin ailesinden birilerinin dağa çıktığı Güneydoğu’nun insanları için önemli olan farklı. Türkiye’den çekilecek olanlar onların kızları ve oğlanları. Ordu gerçekten rahat bırakacak mı onları? 1999’da yine PKK Türkiye’den çekilmeye çalışırken ordu saldırıları sonucunda birçoğu (bazıları yüzlerce diyor) öldürüldü.  Bu kez PKK ve hükümet arasında bir anlaşma olduğu için bunun tekrarlanması olasılığı az ama sözkonusu sizin kızınız, sizin oğlunuz olduğunda buna bütünüyle güvenir miydiniz? Hayır. Korkardınız ve çocuğunuz bu yolculuktan sağ çıksın diye dua ederdiniz.

Savaşta ölen PKK üyeleri genellikle görüntülendikleri biçimde.

Ve üzüntünüz çekilme güvenli bir biçimde sonuçlanmadan bitmezdi. Çocuğunuzun eve dönmesini isterdiniz. Ve uzun vadede Erdoğan’ın aklında hangi jeopolitik senaryo olursa olsun  şimdi dikkatlerin PKK savaşçılarının Türkiye’ye sonunda dönmelerine çevrilmesi lazım. PKK’nin silahlarını kalıcı olarak bırakması için ikna edilmesi yolunda adımlar atılması gerekiyor. Bunun bir parçası gerillaların eve dönmelerini ve hem örgütlerinin hem de kendilerinin topluma dahil olmalarını sağlayacak bir af kanunu.

İnsan onuru

Ancak bunlar sağlandığında bile Kürtler zafer kazanmış gibi hissedecekler mi? Bu soru bana Ekim 2009‘daki ‘Habur olayı’nı düşündürüyor. Erdoğan ‘Kürt açılımı’nı başlatmıştı ve bu açılımı desteklemek üzere sembolik olarak bir grup PKK gerillası ve Kuzey Irak’taki Mahmur Kampı’ndan bazı sığınmacıların Türkiye’te dönmeleri konusunda anlaşılmıştı. Habur sınır kapısından girişleri PKK’yı destekleme eylemine dönüştü, PKK bayrakları, Öcalan posterleri açıldı. Türkler bu durumdan hiç hoşlanmadılar ve durumu protesto ettiler, Erdoğan olayı düzgün yönetmeyi beceremedi ve bu olay Kürt açılımının sonu oldu.

Habur kapısı kutlamaları, 19 Ekim 2009.

Bu yüzden Türkiye yeni bir ‘Habur’ hedefine doğru çalışacak şimdi. Eski PKK gerillalarının memleketlerine dönmeleri Kürt sorununun sonunu belirleyecek. Yeni bir Habur Kürtleri mutlu edecektir ama aynı zamanda, iyi yönetilirse, Türkleri de kızdırmayacaktır. Onlar da bu durumu Türkiye’de barışçı ve demokratik bir başlangıcın göstergesi olarak algılayacaktır.

Ve hayır, Kürtler bu durumu gerçekten bir zafer hissiyle kutlamayacaklar. Kürt sorunu zafer veya yenilgi üzerine kurulu değil. Gerçek barış geldiğinde kimse yenilmiş olmayacak, sadece anti demokratik Kemalist sistem sona erecek. Ayrıca onları tanıdığım kadarıyla Kürtler onurlu ama mütevazı insanlar. Sisteme karşı bir zaferden çok sonunda tekrar sahip oldukları insanlık onurunu kutlayacaklardır.

1 reply

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply

Discover more from Fréderike Geerdink

Subscribe now to keep reading and get access to the full archive.

Continue reading