Kara yaz

Türk hükümeti halkı sükunete davet ediyor. Ama kara bir yazın ortasında nasıl sakin kalınabilir? Bu yaz yıllardır yaşanan ve Ramazan ayı ve bayram süresince de devam eden en kanlı yaz oldu. Pazartesi akşamı Gaziantep’te patlayan bomba bu kara yazın dip noktasıydı: aralarında dört çocuğun bulunduğu dokuz vatandaş yaşamını kaybetti ve 70 kişi yaralandı.

Bugüne kadar saldırılardan kimin sorumlu olduğu belirlenemedi. Ahmet Altan’ın Taraf gazetesinde yazdığı gibi: “PKK “ben yapmadım” diyor. (…) PKK doğru söylüyorsa eğer geriye iki ihtimal kalıyor, Suriye istihbaratı ile Türk derin devleti. Bu üçünden biri yaptı. Belki de bunlardan ikisi birleşerek yaptı, belki de üçü birleşip yaptı.”

Hükümet çevreleri hızla, gerçekten de büyük bir süratle, saldırı yüzünden PKK’yı suçladı. Şimdi o kadar da emin değiller. Suriye de olabilir. İran da olağan şüphelilerden biri. Veya bölgedeki diğer bir ülke. Ama hızla alınan ilk kararların verdiği zarar baki kaldı: Kürt yanlısı BDP’nin Gaziantep’te iki ve İstanbul’a çok yakın Kocaeli’nde bir ofisi kızgın kalabalıklar tarafından saldırıya uğradı. AKP’nin ilgiyi açıkça Suriye sınırının ötesine çekmesinin nedeni toplumda gerilimin çok artması olabilir mi?

Özgürlük telepleri

Belki de BDP’nin demeçlerini de aynı açıdan değerlendirmemiz gerekir. Olayın hemen ertesinde eylemi lanetlediler ama birkaç gün sonrasında bunun da ötesine geçtiler. BDP eşbaşkanı Gülten Kışanak “eğer bu eylemi PKK gerçekleştirdiyse Kürtlerin özgürlük taleplerine zarar vermiştir” dedi. BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder de Gaziantep bomba olayının birkaç gün sonrasında “bombalarla açılan yol demokrasiye ulaşmaz” şeklinde bir demeç verdi. Bütün bunlar toplumdaki gerilimin azlatılması yolunda BDP’nin katkıları mıydı?

Türklerin çoğu saldırının PKK tarafından gerçekleştirildiğinden emin, saldırıdan sonraki günlerde hükümet de kesin olarak emin olmadan bunu onayladı. Kamuoyu saldırıda Suriye veya İran gizli servislerinin parmağı olduğunu hatta bunun derin devletin bir işi olduğunu düşünseydi bile kontrollerini kaybettiklerinde kızgınlıklarını nereye yönelteceklerdi? Suriye veya İran büyükelçiliklerine mi saldıracaklardı? Kamu kurumlarını taş yağmuruna mı tutacaklardı? Bu noktalarda güvenliğin en üst düzeyde olmasının yanısıra kontrolunu kaybetmiş Türklerin kızgınlık ve üzüntülerini PKK veya PKK ile ilgili kurumlar dışında bir odağa yönlendireceklerini düşünmek pek akla yakın gelmiyor.

Ve bu, ne kadar feci veya kanun dışı da olsa, anlaşılabilir. Bugünlerde toplumu parçalayan çekişme Suriye’deki savaş veya İran’daki diktatörlük, hatta derin devletin yaptıkları değil; bu parçalanmayı sağlayan güç Kürt sorunu ve bu sorun yüzünden PKK ile Türk ordusunun verdiği savaş (tabii ki bu savaşın içinde derin devletin bir payı var ama bu başka bir yazının konusu.) Türk ve Kürt ailelere ateş düşmüş olmasının nedeni bu sorun. PKK’nın silahlı mücadeleye yöneldiği son yirmisekiz yıldır açıkta olan ama daha önce de onyıllarca gizliden gizliye süren bu sorun.

Ateşkes

Doğal olarak hükümet halktan sakin olmasını istiyor. Ama konuşana da bir bakmak lazım. Hükümetin asli görevlerinden biri halkın güvenliğini mümkün olduğunca korumak, ama bunu sağlayamıyor. Açıkta ve yanlız bıraktıkları halktan bakanlar sakin olmalarını istiyor ama kendi söylemlerine baktığımızda hiç de sakin olmadıklarını görüyoruz. Ne patlamanın hemen ardından PKK’yı parmakla gösterdiklerinde, ne de genel olarak ülkede barışı sağlama çabalarına baktığımızda.

Gaziantep’te patlayan bombanın ardından PKK güneydoğuda askeri hedeflere saldırılarını sürdürdü. Eğer bu haftaki haberleri doğru takip ettiysem altı asker bu saldırılarda hayatını kaybetti. Buna “bölgedeki güçlerini göstermek” adını veriyorlar, hatta bir PKK taraftarının “bunu sağlamakta çok başarılılar” dediğini okudum. Ben en azından bu cümleyi seçmezdim. Benim tercihim “ateşkes”ten yana olurdu.

Sonuçta hiçbir şey şiddeti kimin başlattığı ile ilgili değil, kimin şiddeti bırakmak konusunda sakin ve güçlü kalabileceğiyle ilgili. Ancak ne hükümet, ne de PKK gerekli aklıselime ve güce sahip görünmüyor. Türkiye için ağlıyorum.

1 reply
  1. Serhatcan
    Serhatcan says:

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “PKK’nin sicili kabarık, onun yaptığına tereddütümüz yok” diyerek elde veri yokken, düz mantıkla olayı direkt PKK’ya bağladı, Bunu da eklemek lazım…

    Reply

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply

Discover more from Fréderike Geerdink

Subscribe now to keep reading and get access to the full archive.

Continue reading