Sabahın beşinde

Bir Kürt entellektüeli, siyasetçi veya activist iseniz sabah saat altıda uyandığınızda kendinizi rahatlamış hissedersiniz. Çünkü polis sizi almaya gelecekse kapınızı sabahın köründe, saat beş gibi çalacaktır. Bu pazartesi günü Diyarbakır’da PKK lideri Öcalan’ın özgürlüğü için düzenlenen gösteri kontroldan çıktıktan iki gün sonra onüç gencin kapısı sabahın erken saatlerinde böyle çalındı.

Gösterilerin düzenlendiği gün ben de Diyarbakırdaydım ve günü Bağlar mahallesinde genç Kürtlerle etrafta koşturarak geçirdim. Bağlar şehrin en yoksul mahallesi. PKK ile verilen mücadelede korkunç bir stratejinin sonucu olarak ordu tarafından yakılan köylerinden kaçarak buraya yerleşen insanların mahallesi Bağlar. Bu insanlar büyük apartmanlarda kalabalıktan sıkışmış bir şekilde yaşıyorlar burada, işsizlik oranı yüksek, gelecek umutları zayıf.

Bu genç Kürtlerin yaşamlarında ilk şiddet saldırısını 1984’de yapan PKK her zaman vardı. Şiddetin içinde büyüdüler. Dağa uğurladıkları arkadaşlarının tabutlar içinde döüşlerini izlediler ve tüm bu zaman süresince yaşamlarında hiçbir şey değişmedi. Türk hükümetinin son on yılda verdiği ödünler onların gelecek umutlarının yeşermesine bir katkıda bulunacak güçte değildi.

Birlikte olduğum Kürtlerin bazıları yüzlerini kapatmışlardı. Elimde kamerayla beni gördükleri anda yüzleri görülecek şekilde film çekmemem için beni uyardılar. Ben de ellerinde taşlar bulunan kızgın genç erkekler ve kadınlardan oluşan bu insanlarla ters düşmemek için bu isteğe uydum. Çektiğim filmler bu yüzden kullanılamayacak durumda: kim koşan insanların bacaklarının filmini kullanmak ister? Aynı şekilde içinde soğuk su yerine molotof kokteyli bulunan soğutucunun bulunduğu bölüm de kullanılamadı çünkü bazılarının yüzleri görünüyordu.

Tabii polis de film çekiyordu. Polisin ertesi gün BDP yaşanan şiddet hakkında bir basın açıklaması yapacağı sırada da çekim yaptığını gözlemledim. Eylemlerin ardından çektikleri filmleri inceleyerek kimliğini tespit edebildiklerini ertesi gün sabahın beşinde kalkarak tutuklamaya başlıyorlar.

Taş ve molotof kokteyli atılmasını onaylıyor muyum? Önemli olan bu değil. Önemli olan bir gazeteci olarak neler olup bittiğini anlamaya çalışmak. Kendilerinin, ailelerinin ve halkının yaşam koşulları yüzünden duydukları öfkeyi göstermek için bu gençler ne yapabilirler?

Barışçı bir gösteri yapmaları için izin alamıyorlar ki eminim vali gösterileri yasaklamak için saçma sapan bahaneler üretip gösterileri yasaklamasaydı olaysız bir protesto yapılabilirdi. Herkes açıkça Kürt hakları için çalışan Kürt belediye başkanlarının, yöneticilerin, avukatların, gazetecilerin ve öğrencilerin nasıl hapse atıldığını biliyor. Bu genç Kürtler (henüz?) PKK’ya katılmaya hazır değiller. Geriye ne kalıyor? Kızgınlıklarını yüzlerini kapatarak şiddetle ifade etmek. Polis gücüne karşı belki bir şansları yok ama en azından bu yolla kimliklerini ifşa etmeden ifade edebiliyorlar.

Çektiğim filmler içinde kullanabileceğim kısa bir bölüm buldum. Sadece yarım dakika uzunluğunda. Bu bölümü düzgün olarak çekecek kadar yakındaydım ve kimseyi sol ayağı, elleri veya bacaklarından teşhis etmek mümkün değil. Umarım polis onları daha düzgün biçimde filme çekmemiştir ve hala serbesttirler.

2 replies
  1. Constance v. Dorp
    Constance v. Dorp says:

    Hello Fréderike,
    All I can say is: “yes, this is as it is”.
    These, the stories on your site, are stories that matter !
    Greetings and respect,
    Constance

    Reply
  2. Tarafsız
    Tarafsız says:

    Hala tarafsız bir gazeteci olduğunu mu düşünüyorsun?
    Are you still thinking that you are an independent journalist ?

    Reply

Leave a Reply

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Leave a Reply

Discover more from Fréderike Geerdink

Subscribe now to keep reading and get access to the full archive.

Continue reading